26 Ekim 2010 Salı

Selam

1991, İstanbul doğumluyum. İlkokulu mahalle mektebinin küçük binasında, ortaokulu büyük binasında bitirdim. Ortalama bir anadolu lisesi mezunuyum. Anadolu lisesi demişken, küçüklüğümde anadolu yarımadasındaki liseler olduklarını sanırdım. Annem "anadolu lisesi kazanır inşallah" dediğinde ağlardım kuytu köşede. Annem ve babam neyse de arkadaşlarımdan ve İstanbul'dan ayrılma fikri kötü gelirdi . Epey küçüktüm yani, salak sanmayın. Neden özgeçmiş gibi bir giriş yaptım, bilmiyorum. Ne kadar daha saçmalayacağım, emin değilim. Ancak bokunu çıkarırsam, sayfadan çıkmanızı öneririm. Aslında çıkmayın, yazdığımın okunmaması fikri kötü geldi. Ağlarım, annelerimiz "yemeğini bitir, yoksa melekler ağlar" derdi ya, işte öyle ağlarım. Gerçi ağlayınca şebeğe benzeme durumu oluyor ama bu konuya girmemekte fayda var. Bu konuyu böylece kapatalım bence. Evet, sustum.
  Yazdıklarım bazı tespitlerden oluşuyor. Sosyal mesaj değil amacım, yok öyle güldürürken düşündürmek... Oldum olası iki işi aynı anda yapabilmiş değilim zaten. Sadece gördüklerimi yazacağım, güzel bir şekilde aktaracağım. Araya da bir iki ayar sıkıştıracağım. Seçimdeki siyasi parti liderleri gibi konuştum. Evet, halkın içinden, halktan bir adam. Osman Tarakçıoğlu... Tamam, tamam o sondaki "-oğlu" yok. Siyasi arenada iş yapar diye şimdi uydurdum. Ayrıca sizler için bir vaadim var; umumi tuvaletler "25 kuruş" olacak. İnsanlarımın en temel ihtiyaçlarını "1 lira"ya karşılaması beni çok üzüyor.  Bozuk döner filan dağıtıyoruz ayrıca. Ama sorun değil nasılsa tuvaletler "25 kuruş" artık. Neyse bunu uzatmayalım. Ama üstünde durmak istediğim şudur; neden bir siyasi lider tutamayacağı vaatlerde bulunur? Hadi bulundu, neden insanlar olmayacağını bile bile elleri patlayıncaya kadar alkışlar? Sırf kahvede muhabbeti dönsün diye yapıyorsanız, haberiniz olsun, uçan kafa atmak istiyorum alayınıza. Hayır, o bir kenara, bir de utanmadan "bunlar da söyledi, söyledi ama icraat yok yeaa" diyorsunuz lan. Ayrıca "yiyor ama yapıyor" diyenler için "klişe sevenler derneği" kurulmuş, hepinizi bekliyorlar. Sinirlendim iyice, ben bir su içip geliyorum.
  Geldim dostlarım. Biraz sakinleşmişken, konuyu değiştireyim. Çevreme karşı sevecen biriyimdir. Mevlana gibi adamım vesselam. Hatta şiirini bile biliyorum. "Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz." ne güzel değil mi? Gerçi bu Yunus Emre'ye ait ama ne fark eder? Bütün Tasavvuf şairi bilgimiz ikisiyle sınırlı değil mi? Bu arada, böyle şiirleri filan severim. Okurum arada, kendimi entel hissederim. Entel hissetmesem de k'yi q, v'yi w yapanlardan bir farkım olur. Öyle yapan insanları da anlıyorum tabii, özentilik zor zanaat artık. Hatta alfabemize "q,x,w,ß,é" eklenmeli, onlarında yıllardır süren açlıkları sona ermeli. Anadilde eğitim emolarında hakkı değil midir? Böyle de özgürlükçüyümdür.  Genel olarak bir boktan haberim olmasa bilebilirmiş gibi yaparım. Bilirim ki; bir Türk erkeği doğuştan siyasetçi, spor otoritesi, sosyolog ve psikologdur. Bu özelliklerden birine bile sahip olmayan ülkeyi terketsin!
  Geçenlerde düşünceler içinde yüzdüğüm bir esnada ne kadar edebiyat düşkünü bir  toplum olduğumuzu fark ettim. Toplum olarak "yaprak dökümü" ve "aşk-ı memnu"da kim kime vermişse, 3 saniyenin altında sayabiliriz. Bunlar Türk edebiyatının önemli klasikleridir. Bunu bilmek bizim için bir ödevdir. Ayrıca "Dünyayı Kurtaran Adam" ne kadar saçmaysa amerikan üssünü 4 kişinin yerle bir etmesi de o kadar mantıklı gelir. Kurtlar Vadisi'nin çok gerçekçi olduğuna inanıyoruz. Geçen evde, o gazla, İsrail bayrağı filan yaktık yani. O derece... Her zaman böyle makul yapımlarla gelseler, hem "madem Türk'sün, göster ürksün" cümlesinin sağlamasını yapsak, hem de gerçekçi ve edebi yönümüzü geliştirsek. Arada belirtmeden edemeyeceğim, bu kadar güzel bir şekilde toplumsal olayları takip ederim işte. Ve biliyorum ki, "harika günler" çok yakında, vizyonda.
  Evet dostlarım, ilk yazımda biraz kendimden bahsettim. Haftaya kimseye vermeyin, yani söz, yani yazı için... Siz, siz olun, benim düştüğüm hataya düşüp Mehmet Ali Birand'ın sunduğu haber bültenini izlemeyin. Esenlikler efendim...

1 yorum: